TEB. 21 Bölge Aydın Eczacı Odası

 


BAŞKANIMIZ ECZ.SEFA KARAARSLAN'IN TEB 39.DÖNEM 1.BÖLGELERARASI TOPLANTI KONUŞMASI...

  Sayın Başkan, TEB Merkez Heyetinin değerli üyeleri, TEB Denetleme Kurulu ve Haysiyet divanının değerli üyeleri, çok kıymetli meslektaşlarım; hepinizi şahsım ve Aydın Eczacı Odası adına saygı ile selamlıyor, Malatya Eczacı Odası’na bu güzel ev sahipliği için teşekkür ediyorum.

   13 Mayıs’ta Soma’da yaşanan elim maden kazasında göz göre göre 301 canı yitirmenin yanında geride acılı eşler ve yetim yavrular bıraktık. Hayatını kaybeden maden şehitlerini rahmetle anıyor , geride kalan yakınlarına ve kederli ailelerine sabırlar diliyorum. Bu kazanın son olmasını, gereken tüm tedbirlerin alınarak benzer acıların yaşanmaması için sorumluların üzerlerine düşeni yapmasını beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

   Kazanın olduğu andan itibaren Manisa Eczacı Odası yönetimi ve Manisa’lı meslektaşlarımız aktif bir tutum sergileyerek bizleri en iyi şekilde temsil ettiler. Değerli Başkan Burçin Kurtuluş nezdinde Soma’lı ve Manisa’lı meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Türk Eczacıları Birliği de ilk andan itibaren kriz pozisyonu alarak yapılabilecekler konusunda Manisa Eczacı Odası ile istişare içinde oldu; “YASTAYIZ” temalı bir haftalık vitrin karartma kararı sonrasında başlatılan yardım kampanyası ve Soma’ya yapılan ziyaretle acıların yerinde paylaşılması hep bize yakışan adımlar olarak hafızalarda yerini aldı. Kendilerine bu duyarlı tutumları ve üst düzey temsil tasarrufları için çok teşekkür ediyorum.

   Halkımızın acılarda kenetlendiğini yaşayarak tekrar gördük, ancak sosyal medyadaki duyarlılığımızın ne kadar fedakarlığa dönüştüğünü de sorgulamamız gerekiyor. Elbette yapılan kampanyaya katılımlar çok değerli ama gönül herkesin az ya da çok destek vermesini bekliyor. Ayrıca yaşadığımız tüketim toplumunda acıların da çabuk tüketilmemesi, gereken derslerin ve tedbirlerin alındığının takipçisi olunması ortak sorumluluğumuz.

   Değerli meslektaşlarım;

  Her geçen gün eriyen ve kamulaştırılan varlıklarımız mesleğimizin sürdürülebilirliğini gittikçe imkansız hale getirmekte.  Bizler artık dibi gördük, çıkışa geçeriz diye beklerken bir anda gündemimize gelen İlaç Fiyat Kararnamesi Değişiklik Taslağı ile, daha çok fedakarlığa zorlandığımızı gördük. Aleyhimize değişiklik içeren düzenlemenin şu an taslaktan çıkarılmış olması aynı veya benzer sorunları yakın gelecekte yaşama endişemizi ortadan kaldırmıyor. Yasal bir zorunluluğu olmayan , ilaç firmalarının ticari iskontolarda olduğu gibi aralarında anlaşarak her an kaldırabileceği artı değerlerden bağımsız olarak ilaç fiyat kararnamesinde yapılacak düzenleme ile kar oranlarının iyileştirilmesi yanında kutu başına bir bedelin alınması beklentimizi ifade etmek istiyorum.

  SGK Protokolü'nün 3.7 maddesi ile bazı reçete gruplarının sıralı dağıtıma tabi tutulması, etik değerleri hiçe sayan girişimci bazı meslektaşlarımız ve reçete simsarlığını meslek haline getirmiş bazı kişilerin oluşturduğu etik kirlenmeyi engellemek amacı ile başladı ve hedefine tam ulaşan düzenlemelerden birisi oldu. Bunun yanında, ekonomik sorunların yeni kayıplarla giderek arttığı bir dönemde  sıralı dağıtıma tabi reçetelerin küçük ve orta ölçekli eczaneler için değerini de göz ardı edemeyiz. Merkez Heyetine bu konuda şimdiye kadar yaptığı çalışmalar için teşekkür ediyorum. Ancak daha önce de defalarca talep ettiğimiz üzere, SGK ile yapılacak ek protokol görüşmelerinde ayaktan kemoterapi reçetelerinin de sıralı dağıtım kapsamına alınmasının sağlanmasını beklediğimizi de belirtmek istiyorum. Mesleğimizin etik değerlerini korumanın yanında, 17.000'e yakın eczanenin  sıfıriskonto yaptığı, 8.000 civarında eczanenin 300.000 Liranın altında ciro yaptığı, sıralı dağıtımdan gelen reçetelerle biraz nefes alabilen çok sayıda eczanenin olduğu bir ortamda sıralı dağıtımları  sorgulamanın, benim tuzum kuru, altta kalanın canı çıksın demekten farkının olup olmadığını takdirlerinize bırakıyorum.

   Değerli Meslektaşlarım;

  Yaşadığımız sorunların ana kaynaklarından birisi, profesyonel mesleklerin değersizleştirilerek emeğin ucuzlatılıp sömürülmesinin bir süreç halinde devam ediyor olması. Eczacılık Fakülteleri sayısının 26 adedi öğrenci kabul eder durumda olmak üzere 44 adede çıkmış olması ile halen 2000 civarında olan yıllık mezun sayısı, 3000’li rakamlara çıkacak. Yeni açılan eczacılık fakültelerinin yeterli akademik kadroya sahip olmaması, verilen eğitimin kalitesini de sorunlu hale getiriyor. Sadece üç eczacı asistanla eğitim hayatına başlamış bir eczacılık fakültesinin toplam kaliteye olumsuz etkileri göz ardı edilemez.  Ancak eczacı sayısında artışla hedeflenen nitelikli eczacılar yetiştirmek suretiyle toplum sağlığına ve ülke ekonomisine olumlu katkılarını sağlamak değil de, istenen dönüşüme ucuz işgücü hazırlamak ise eğitimin kalitesi bazıları için çok da önem arz etmiyor.

  Öncelikle yeni açılan eczacılık fakültelerinin akademik kadrosu yetersiz olanların öğrenci alımının engellenmesi ve kapatılmasının temini, yeterli kadroya sahip olanların ise kontenjanlarının azaltılması sağlanmalı. Bunun yanında mesleki toplam kalitenin korunması için belli sayıda giriş hakkının olduğu bir bitirme sınavını konuşmamızın vaktinin geldiğini düşünüyorum. Fakülteyi bitirenler eczacı unvanı alabilmeli ancak eczacılık mesleğini yapabilmek için bitirme sınavını geçmek zorunda olmalı. Eczacılıkta uzmanlaşmayı konuşurken bu hususun göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtmek istiyorum.

  Tablonun olumsuzluğu elbette bizleri karamsarlığa itiyor, ancak çıkış yolunu da beraber arayıp bulmak ve zorlamak durumundayız.  Mesleğimizin değerini bilmek, korumak ve bu konudaki toplumsal ve bürokratik bilinci ve kabulü geliştirmek zorundayız. İlacın tek profesyoneli olarak biz eczacılar halkın sağlığını koruma ve geliştirmedeki rolümüze sahip çıkmak, halka en yakın sağlık danışmanı olarak eczacılık mesleğinin bir ilaç sunum hizmetinden ibaret olmadığını hissettirmek, hastalarımıza sunduğumuz ilaç kutularına, o ilaçlarla ilgili kullanım tavsiyeleri , ilaç ve gıda etkileşmeleri, olası yan etkileri gibi konularda ayrıntılı bilgiler vermek suretiyle değer katmak; hastalarımıza rahatsızlıkları ile ilgili uyumlu yaşam tarzı değişiklikleri , diyet gibi önerilerde bulunmak ; kronik rahatsızlıklarda hastalarımızın kullandıkları ilaçlar ile sağlık sorunlarının kontrol altında olması ve ilaçlardan en iyi sonucu almaları için onları kendi oluşturacağımız takip programına almak suretiyle yaşam kalitelerini artırmak gibi yollarla değerimizi hissettirme sorumluluğumuz var. İlaç kutusunu raftan alıp vermenin ötesinde, vazgeçilmez rolümüzü ortaya koyma, ilacın kutusuna değer katma zorunluluğumuz var. Buradan yola çıkarak meslek hakkını talep etmek ve elde etmek daha anlamlı ve kolay olacaktır.

  Kamu otoritesinin sağlığa salt ekonomik pencereden baktığı, sağlığın finansmanına yoğunlaştıkça sağlığa değer katan biz eczacıların sorunlarına ve taleplerine duyarsızlaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Ülkenin en kaliteli insan kaynakları arasında yer alan biz eczacıların halka en yakın sağlık danışmanı olarak üzerlerine düşen rolü oynamaları ve etkin kullanılmaları ile birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinde elde edilecek yarar ve toplam kalite artışı konusunda ilgili kamu otoritesinin dikkati çekilmeli, vazgeçilmez rolümüzü her platformda vurgulanmalı, bizler toplum yararına daha fazla artı değer üretirken bunun karşılığını maddi ve manevi olarak almalıyız diye düşünüyorum

   Sorunlarımız dün de vardı, yarın da olacak. Umudumuzu ve sorunlarla mücadele azmimizi koruyarak hep birlikte çalışmak ve daha güzel yarınlara ulaşmak dileğiyle hepinize saygılarımı sunuyorum.

                                                                                     Ecz.Sefa KARAARSLAN

 

AYDIN ECZACI ODASI

AYDIN ECZACI ODASI